Bir mektup ki başucumda saklarım onu ben...

Geçenlerde bir arkadaşımla Hindistan hakkında konuşurken aklıma geldi bundan 4 yıl önce
Hindistan'da yaşadığım o zamanlar çok önemli gelen bugünlerde beni gülümseten bir anı! Gülüştük geçtik..paylaşmak istedim... Binbir heyecanla uçaktan inip 4-5 saatlik bir araba yolculuğuyla Rişikeş'e vardık tatlı yol arkadaşımla. İkimiz de katılacağımız yoga kursunun heyecanıyla ashramın kapısından girer girmez eğitimle ilgili sorular sormaya başladık. Bizi karşılayan amca ise hiç heyecanlı değil üstelik bize kızgın gibiydi. Dedi ki siz geç kaldınız tam 2 saat ben de yerinize başkalarını aldım.size yer kalmadı!......!! Sessizlik ve şok! Neeeee nasıl yani? Biz taaa istanbuldan geliyoruz kardeş uçak bu rötar yapar, Hindistan yolları bu gaza basıp gelemiyorsun ki? Sanki yandaki Cafe'de oyalanıp gelmiş iki afacan öğrenci muamelesi gerçekten o gün bizi hem şok etti hem de çok üzdü.. Nasıl olur nasıl yer olamaz derken nihayet eğitmenle konuşma fırsatımız oldu.. Ben onu ikna edeceğimizden gayet emindim.. Benim için önemli idol sayılabilecek biriydi üstelik yoga eğitmeniydi elbet bir esneklik gösterirdi.. Ama öyle olmadı... Ne dediysek fayda etmedi sınıf ağzına kadar doluydu.. Peki dedik biz de Türk aklıyla:) o zaman kapıyı açık bırakın biz matimizi kapının önüne koyalım oradan dinleyelim sizi! Pek şaşırdı anlayamadı bile böyle birşeyi olmaz dedi cevabı netti..ama ben anlamak istemiyordum bu olamazdı ben işimi gücümü çok şeyi bırakıp gelmiştim.. Tekrar deneyecektik elbet..kapıdaki adama odamızı sorduk. O aylar önce ayırttığımız wc si içinde olan oda... Aaa dedi oda yok ben o odayı da verdim... 2 saat geç kaldığımız için silinmiştik biz yoktuk olmamalıydık sanki orada... Israrlarımız üzerine bizi odamıza götürdü... Kapıyı çaldı içerde sanırım Alman bir adamcağız uyuyordu adama birşeyler söyledi ve bize içeriyi işaret etti.. Adam hiçbirşey olmamış gibi eşyasız valizsiz odayı terketti.. Sanki hiç orada olmamıştı.. Ondan kalan tek iz yatağın ortasında top haline gelmiş yorgandı.. Şiltesiz, yastıksız yatağın ortasındaki sararmış yorgana bakakaldık... Tuvaletimiz var neyseki diye sevinecekken tam duşu bile olmayan ışığı yanmayan tuvaletteki paslı lavaboya baktık eyvah dedik çekeceğimiz var bizim burada:) valizleri atıp dolaşmaya akşam tekrar hocayla karşılaşmadan evvel etrafa bakmaya karar verdik.rengarenk dükkanları, pazarı görünce hemen kızsal alışverişlere daldık neşelendik... Karnımız acıkmaya başlayınca da ashramın yolunu tuttuk yine. Kapıdaki adam uyarmıştı yemeğe sakın geç kalmayın diye.. Mimlenmiştik bir kere biz hep geç kalırdık ya:( hayatımda içtiğim en lezzetli mercimek çorbasını içtiğimi hatırlıyorum yemekhane tepsisinde gelen bol körili enfes bir yemek! Hocayı kaçırmamak için acele ediyorduk.. Sabah akşam kapısında yalvardık yakardık olmadı olamadı... Biz de sonunda vazgeçtik herşey de bir hayır vardık dedik... Sonra ver elini haridwar  tren istasyonu.. Tren saati ancak denk geldiği için biz iki kız gecenin 4 ünde toplam 40 kilo bavullarımızla sürüye sürüye gidiyoruz.. Bir sürü yaşlı adam etrafımızda birşeyler söylüyor yaklaşmaya çalışıyor korkudan gıkımız çıkmıyor derken o zayıf mı zayıf başında katkat yaptığı eşarbıyla geliyor.. İki bavulu da tuttuğu gibi kafasının üzerine alıyor... Allahım zürafadan bile ince bir boynu var üzerinde 40 kg... Şok geçiriyoruz bizim için bavulları taşıyor... 1 saat kadar sonra trenimiz geliyor.. Arkadaşımı cam kenarına oturtuyorum yaşı benden daha küçük olduğu için bir nevi ablalık içgüdüsüyle.. Yanıma tanımadığım Hintli bir adamcağız oturuyor.. Üstü başı gerçekten kötü.. Hintlileri seviyorum o yüzden buradayım ama yine de Türk kafası işte acaba burada paramı çalarlar mı bu adama değmeden nasıl uyuyabilirim? Uyusam tehlikeli mi gibi düşüncelerle boğuşurken Sera' ya takılıyor gözüm mışıl mışıl çoktan başka diyarlarda... Gözkapaklarım ağırlaşıyor, çaprazımdaki adam tuhaf bir tost yiyor açım...
Gözlerimi açıyorum 3 saat önce değmek bile istemediğim adamcağızla koyun koyuna yatıvermişim bir de utanmadan başımı omzuna bir rahat koymuşum ki uyanmış ama bana bişi diyememiş...
Trenden iniyoruz ve anlatmakla bitmez Hindistan yaşanır başka zaman anlatacağım konudan çok saptım esas konudan diyorum eğitim meselesi... O çok özendiğim ıyengar kursu... İstanbul'a dönünce bir mektup yazıyorum kime mi? Onu da yarın anlatayım!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hatta bazen uzak kalıp özlemek...

Eskiyi yıkmak yeniyi kucaklamak hep kolay olsa..